featured

Kaybetsek de savaşarak kaybedeceğiz…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayatın tepeden tırnağa bir direniş olduğunu hatırlatarak gitti Neslican Tay. Nur içinde yat güzel insan…

Jeff Bezos… Piyasa değeri 901 milyar dolar olan (Türkiye’nin 2018 yılı GSYİH’si 789 milyar dolar) Amazon’un kurucusu ve CEO’su. 2010 yılında mezunu olduğu Princeton Üniversitesi’nde yeni mezunlara şöyle sesleniyor: “How will you use your gifts? / Yeteneklerinizi nasıl değerlendireceksiniz? / What choices will you make? Ne tür kararlar vereceksiniz? / Will inertia be your guide? Rehberiniz eylemsizliktembellik mi olacak? / Or will you follow your passions? Yoksa tutkularınızın peşinden mi koşacaksınız? / Will you follow dogma? Dogmaların arkasına mı takılacaksınız? / Or will you be original? Yoksa özgün mü olacaksınız? / Will you choose a life of ease? Kolay bir hayatı mı tercih edeceksiniz? / Or a life of service and adventure? Yoksa hizmet adanmışlık ve macera dolu bir hayatı mı? / Will you wilt under criticism? Eleştiriler geldiğinde boynunuzu bükecek misiniz? Or will you follow your convictions? Yoksa fikirlerinizi ve hayallerinizi mi takip edeceksiniz? / When it’s tough will you give up? Şartlar zorlaştığında boyun eğecek misiniz? Or will you be relentless? Yoksa direnecek misiniz? / Will you be a cynic? Yıkıcı mı olacaksınız? Or will you be a builder? Yoksa yapıcı mı? / In the end We are Our choices. Son tahlilde insan tercihlerinden ibarettir.”

Nurettin Yıldız… Babası Hilmi Yıldız’dan hafızlık eğitimi aldı. Gaziosmanpaşa İmam Hatip Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde bir yıllık eğitim aldı ve Mekke Umm AlQura Üniversitesine geçiş yaptı. Usulu Fıkıh Bölümünü bitirdi. “Yatağa yatar yatmaz gözünü kapatıp uyuyun yoksa battaniye ve yorgan cinsel dürtülerinizi rahatsız edebilir” dediğine şahit olmuştuk. “Çalışan kadınlar fuhuş sürecine destek oluyor” ve “Kadın spiker izlemek günahtır” sözleriyle ününe ün kattı.  Geçenlerde vitesi artırdı kadınların yanlarında mahremi olmadan kaç kilometre araç sürebileceğini açıkladı. Bu zat düzenin alameti farikasıdır ülke olarak akla sırtını çevirdin mi böyle tuhaflıklar galebe çalar her yerde. 

Üç ayrı ayrı insan ve üç ayrı portre ile başladık. Birincisi direnişin simgesidir. İkincisi kendi hayatının yazarı olmak isteyenlerin rehberidir. Üçüncüsü kalıpların içinde kalmayı tercih edenlerin temsilcisidir.  

Haftalık rapora küreden başlıyoruz. Hemen aşağıda Küresel Ekonomi Politikaları Belirsizliği Endeksi (Global Economic Policy Index) bulunuyor. 1997 yılından beri hazırlanan endeks rekor düzeye tırmanmış durumda. 


 
Normal Fed’in faizi indirdiği ama metinde bindirdiği bir haftayı geride bıraktık. Tuhaf bir toplantıydı. Üyelerden birinin 025 puanlık indirim yerine 050 puan indirim istemiş 2 üyenin ise indirime karşı çıkmış olması Fed’de kafaların karışık olduğunu göstermeye yetiyor. Diğer gelişmiş ülke merkez bankalarında da durum farklı değil. ABDÇin arasındaki hegemonya savaşı Birleşik KrallıkAvrupa Birliği arasındaki ayrılık süreci İranSuudi Arabistan gerilimi ve Hong Kong protestolarının küreyi nereye sürükleyeceğini kimse kestiremiyor. 

Gelişmiş ülke merkez bankaları küresel imalat sektörü resesyonunun (daralma) hizmetler sektörüne bulaşarak tam teşekküllü bir krize dönüşmemesi için ürkek adımlarla faiz indirerek ön almaya çalışıyorlar. Bir yanda da faiz indirimlerinin bahse konu risklerin hiçbirini fiyatlamayan finansal piyasalardaki balonu daha da şişirmesinden endişeleniyorlar. İki cami arasında kalmış beynamaz durumdalar. Bu zihinsel gelgitler nedeniyle de kâh şahin kâh güvercin davranıyorlar. 

Belirsizliklerin fiyatlanmadığını nereden çıkardın Hoca? Buyurun bakalım küresel piyasalardaki ruh halini yansıtan namı diğer korku endeksi VIX’a. Bunca melanete rağmen endeksin 200’ın altında olması (piyasalarda endişeden ziyade huzurun hâkim olması) endişe verici.  

Bugün olduğu gibi geçmişte de finansal âlemin reel âlemdeki belirsizliklere kayıtsız kaldığı dönemler olmuştur. Ama sonu hep bilindik hüsrandır. Her sanal zenginleşme dönemini (varlık fiyatlarındaki aşırı şişme) finansal kriz izlemiştir. Balonların ömrü iğne görünceye kadardır. Ve her yer iğne doludur. 

Daha kötü haberlerimiz var. Hemen aşağıdaki grafik ABD halkının yüzde 53’e yakınının Trump yönetimini onaylamadığını gösteriyor. Ne anlama geliyor? Küre 2020 yılının Kasım ayındaki seçimlere kadar “beyaz adamın” üstünlüğüne inanan Trump’ın ırkçı ve korumacı teknesinde savrulmaya devam edecek. Trump’ın Atlantik’in her iki tarafında da vites yükseltmesine kesin gözüyle bakıyoruz ama ne kadar ileri gidebileceğini tahayyül edemiyoruz. Haliyle diken üstündeyiz. Tarihten biliyoruz ki freni patlayanın nerede duracağını kestiremezsiniz.

Özetle; Serengeti düzlüklerindeyiz daha yeşil otlaklar sevdasına timsahlarla dolu nehri geçmek zorunda olan öküz başlı antilopların iyi düşünmesi gerekir. Sıcak para fonlarının bizim gibi gelişen ekonomilere şaşı baktığı bir dönemdeyiz.  

Böylesine tekinsiz günlerde enflasyondaki geçici gerilemeden cesaret devşiren TCMB politika faizini iki toplantıda toplam 75 puan indirdi. Faiz indirimleri mevduat faizlerine de yansıdı. 

TL mevduat faizlerindeki sert gerilemenin dolarizasyonu daha da alevlendirmesinden çekiniriz. Gelin döviz cephesinin en kritik aktörlerinden biri olan yurt içi yerleşik bireylere bakalım. Yurt içi yerleşik bireylerin (tüzel ile karışmasın) döviz borcu yoktur. Buna mukabil bankacılık sisteminde 1082 milyar dolar büyüklüğünde döviz mevduatları bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle yurt içi yerleşik bireyler dövizde long (yukarı yönlü) pozisyondalar. Bizim açımızdan çok kritik bir gösterge çünkü yerlilerin ülke geleceğine yönelik beklentilerini yansıtıyor. Döviz tevdiat hesaplarında son dönemde emsali görülmemiş döviz alımı oldu. 13 Eylül haftasında da döviz alımına devam ettiklerini gözlemliyoruz. Yerlilerin Suriye riskinin (hem Fırat’ın doğusu hem İdlip) arttığı ve TL’nin mevduat faizlerindeki düşüşle cazibesini hepten yitirdiği bir dönemde döviz satışı yapmamasına şaşırmıyoruz. 


  
Ekim ayında yüzde 10’lu seviyelere kadar gerileyebilecek olan TÜFE enflasyonunun yılın sonunda yeniden yüzde 1415 bandına çıkması TL mevduattan dövize yönelişi daha da kuvvetlendirebilir. TCMB’nin faiz indiriminde yerinin kalmadığını söyleyebiliriz.

Bunca faiz indirimine ve son dönemde göreli olarak istikrar kazanmış Türk lirasına rağmen tüketici güven endeksi kafayı kaldıramıyor. Eylül ayında 2009 krizindeki dibinin de altına geriledi. 

İşsizlik artışı ve işini kaybetmemiş olanların harcanabilir gelirlerindeki düşüş tüketicilerin zaruri harcamalar dışında ekonomiye katılmasına engel oluyor. 

Yukarıda görülüyor hanenin gelecek 12 aya yönelik maddi durum beklentisindeki bozulma ekonominin yakın vadede iyileşemeyeceğinin en önemli göstergelerinden biri. Özel sektörün (reel sektör ve bankalar) bilançolarını restore etmeden ekonominin sürdürülebilir büyüme patikasına geçmekte olduğunu ancak gazete taklidi yapan mecralarda okursunuz. 

Kredi bacağındaki tıkanıklık devam ediyor. Toplam bankacılık sektöründeki kredi büyümesi olması gereken seviyenin (enflasyon oranı) çok altında seyrediyor. Özel bankalar (yeşil) ise havlu atmış vaziyetteler batık kredileri fona devrederek zararı kabullenmek istemedikleri için “ekonomi yeniden yüzde 5 büyüme yakalarsa hangileri tahsil edilebilir” tasnifiyle meşguller.  

TCMB’nin zorunlu karşılıkları kullanarak ‘az kredi verenleri cezalandırma çok kredi verenleri ödüllendirme’ hamlesi de karşılık bulmayınca BDDK beklediğimiz adımı geç de olsa attı. BDDK duyurusundan alıntılayalım: “Kurumumuz tarafından yapılan güncel mali bünye değerlendirme çalışmaları neticesinde bankacılık sektöründe takip hesaplarına aktarılması gereken ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerine kullandırılmış toplam 46 milyar Türk Lirası büyüklüğünde kredi tespit edilmiştir. İlgili bankalara 2019 yıl sonuna kadar söz konusu krediler için gerekli sınıflama değişikliklerinin yapılması ve beklenen kredi zarar karşılıklarının ayrılması konusunda bildirimde bulunulmuştur.”

Geç de olsa doğru yönde atılmış bir adımdır. Varlığı kabul edilmeyen bir sorunu çözmek mümkün değil. Bankacılık sektöründeki “takibe dönüşüm oranının” “yüzde 46’dan yüzde 63 seviyesine yükseldiğini” nihayet tespit eden BDDK’nın son hamlesi ile bankaların karlılığı daha da düşecek. Alacak kalitesindeki bozukluk ve kritik rasyolar üzerindeki baskı özel bankalar tarafında kredi küçülmesinin devam edeceğine işaret ediyor. Daha bütünlüklü çözün üretilmediği sürece bankaların temizlik sürecini bitirmeleri ve özkaynak takviyesi yapmalarını beklemek zorunda kalacak reel sektör. Umarız göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlamaz. 

Dolar kurundaki genel seyir

CDS yabancı yatırımcının Türkiye risk algısını yansıtır. CDS’in düşmesi yabancı indinde Türkiye riskinin azaldığına yükselmesi de Türkiye riskinin arttığına işarettir. Son dönemdeki gerilemeye rağmen Türkiye risk primi halen kritik eşik kabul edilen 300 seviyesinin üzerinde seyrediyor. 

World Government Bonds’un 22 Eylül CDS verilerine göre de Türkiye; Ukrayna Pakistan Venezüella ve Arjantin ile birlikte en riskli algılanan 5 ekonomi arasında (kırmızı ile öne çıkarılan ülkeler CDS verisi 300’ün üzerinde olanlar) bulunmaya devam ediyor. 

Kur konusundaki en önemli iki aktör (yurt içi yerleşik gerçek kişiler ve sıcak para fonları) dövizde satıcı tarafa geçmediği için 200 günlük ortalama (son günlerde 561 düzeyinde) güçlü destek olarak çalışmaya devam ediyor. Kurun haftayı 100 günlük ortalamasının üstünde kapatması eğilimin yukarı olduğunu gösteriyor. 575 ve 583 kritik dirençlerini takip edebilirsiniz. 

 
Peki Bitcoin?

Alçalan üçgen formasyonu Bitcoin fiyatında aşağı yönlü risk olduğunu gösteriyor.

Youtube kanalıma abone olmayı unutmayın.

https://www.youtube.com/channel/UCFXnaShCdcQ6A0UrrlLZpA

Son söz:  “Kendinizi çok sevin. en çok da sol bacağınızı.” Neslican Tay

Kaybetsek de savaşarak kaybedeceğiz…